Gelmeyen, Hüma Kuşu
Evinde oğlunu bekleyen iki ana, her iki ana’nın da dilinde o türkü.
Anadolu da iyi bilinen “Hüma kuşu yükseklerden seslenir” türküsünde geçen
Hüma Kuşu’nu hiç merak edeniniz oldu mu?
Hayır diyenlerin, evet diyenlerden fazla olacağını tahmin etmek, zor olmasa gerek.
Derler ki: Hüma Kuşu ayakları yere hiç değmeden, görünmeyecek şekilde, yükseklerde dinlenmeksizin uçarmış. Kimin başına konsa, mutluluk getirirmiş.
Kendisinin yaratıldığı bu coğrafyada, ona şuan öyle muhtacız ki,
Artık kendimizle baş edemiyoruz.
Barış istiyoruz. YOK
Huzur istiyoruz. YOK
İstikrar istiyoruz. YOK
Hepsi için bedel ödüyor, beceremediğimiz barış için ölümler yaşıyor, yaşatıyoruz.
Akşam, evlerimizin odalarına çekildiğinde, sessiz, sessiz kardeşiz diyoruz.
Sabah olunca, yine ellerimiz yakalarımızda; ertesi güne hazırlanıyoruz.
Ey, yükseklerden seslenen Hüma Kuşu, gel artık;
Belki sen bizi kardeş biliyorsun, DOĞRUDUR
Kardeşlerin arasına girilmez diyorsun, DOĞRUDUR
Ama bu metruk topraklar değil miydi kabili evinden süren ve benlik duygusunu içimize hapseden; gel artık Hüma Kuşu gel, biz barışmasını unuttuk. O kadar savaştık ki ölümlerimiz sıradan hale geldi.
Belki sen usanmadan anlatırsın, atalarımızın savaş pişmanlıklarını bizlere.
Belki de ortak yanlarımızı anlatırsın. Kafalarımıza vura, vura.
Derler ki kadim zamanda yaşayan bir bilge, demiş ki “insan, insanın sığınağıdır.”
O bilgeye inat, bizler birbirimizin kâbusu olmuşuz.
Hüma Kuşu,
Ya sen gel başımıza kon, ya da biz gelip seni başımıza koyalım.
Nerdesin?
Barışa çok ihtiyacımız var.
İki ana’nın türküsü,
Yavri, yavri
Hüma kuşu yükseklerden seslenir,
Oğul yar koynunda bir çift suna beslenir
Sen ağlama kirpiklerin ıslanır
Oğul ben ağlim ki belki deli gönül uslanır